Meşru müdafaa kavramı hukuk sistemlerinin kurulduğu günden beri hayatımızda var olan bir kavramdır. Meşru müdafaa temel olarak haksız bir saldırının, kolluk güçlerinin müdahalesinin olmadığı zaman diliminde şahsi olarak bertaraf edilmesidir. Meşru müdafaa kanun tarafından bireylere verilmiş olan bir haktır. Meşru müdafaanın Türk Hukukundaki karşılığı Türk Ceza Kanununun 25. Maddesinin açık bentlerinde yer alan meşru müdafaa maddeleri, kişilerin hem kendisine karşı hem de diğer kişilere karşı gerçekleşecek olan haksız ve hukuksuz saldırı ve tecavüzleri engellemek ve ortadan kaldırmak amacıyla gerçekleştirmiş olduğu eylemden suçlu bulunmamasını amaçlamaktadır. Yani kişiler hem kendilerini hem de diğer kişileri koruma amacıyla bir fiil gerçekleştirebilirler. Bu usul ve esaslar Roma Hukukundan beri hayatımızda varlığını sürdürmektedir.

Uygulama alanı olarak evrensel bir statüde işlem gören meşru müdafaa, demokrasinin var olduğu her ülkede ilgili kanunlarda ve yasalarda kendisine yer bulabilmektedir. Meşru müdafaanın gerçekleşmesi, işlenen fiili tamamen ortadan kaldırmaktadır. Meşru müdafaanın gerçekleşme şekline, yöntemine, işleyişine göre suç fiili ortadan kalktı gibi, suçta azalma da meydana gelebilmektedir. Bireye yönelik meşru müdafaa görülebildiği gibi mal için de meşru müdafaa durumları yaşanabilmektedir. Mal için meşru müdafaanın Türk Hukukunda karşılığı yasal düzenlemeler ile güvence altına alınmıştır. Mal için meşru müdafaanın gerçekleşebilmesi için belli koşulların bulunması gerekmektedir.

Meşru Müdafaa Şartları

1) Savunma durumunun zorunlu bir halde olması meşru müdafaa için aranan şartlardan bir tanesidir. O anki koşullara göre haksız bir durum gerçekleşirken, kişi bu saldırı durumunu saldırının orantısına göre savuşturmalıdır. Yani tahmini bir duruma göre meşru müdafaa yapılamaz. Meşru müdafaa için mutlaka savunmanın zorunlu bir halde bulunması gerekmektedir. Eğer şahsa saldırıldığı an bu saldırıdan kurtulunması, bu saldırının atlatılması mümkün değilse, bu durumda meşru müdafaa gerçekleştirilebilir.

Savunmanın zorunlu olup olmadığının tespitini objektif ve tarafsız olarak yapmak yargının temel görevidir. Bu tespit yapılırken mahkeme heyeti somut koşulları ve durumları tespit ederken bu argümanlara göre karar vermektedir. Saldırgan ile saldırılan arasındaki bağ, somut detaylar araştırılarak ortaya çıkarılır ve karara bağlanır. Mahkeme heyetinin meşru müdafaa konusunda baktığı diğer bir konu da saldırı altında bulunan bireyin bu saldırıdan kaçabilip kaçamayacağı durumudur. Eğer saldırıya uğrayan kişi bu saldırıdan kaçabiliyorken kaçmıyorsa ve aynı şekilde karşılık veriyorsa, bu meşru müdafaa sayılmayacaktır ve kişi bu haktan faydalanamayacaktır. Bu durumlar mal için meşru müdafaa şartlarından biridir.

2) Gerçekleştirilen saldırının korunun şahsi bir hakka yönelik gerçekleşmesi de meşru müdafaa şartlarından biridir. Bireyler şahsi olarak saldırıya uğrayabilir ya da diğer kişiler saldırıya uğrarken 3. Kişi olarak bu saldırıya müdahil olabilir. Bu saldırı devlet tarafından kanunlarla korunan bir kişisel haklara yönelik olduğu için meşru müdafaa gerçekleşmiş olacaktır. Bu hak kişinin şahsi güvenliği olabildiği gibi bireylerin mal güvenliği de olabilmektedir. Bireylerin mal ve konut dokunulmazlığı kanunundan dolayı bu tarz taşınmazlara gerçekleşecek saldırılara karşı koymak da meşru müdafaa kapsamından değerlendirilmektedir.

MEŞRU MÜDAFAA'NIN TÜRK HUKUKUNDAKİ KARŞILIĞI 2
MEŞRU MÜDAFAA’NIN TÜRK HUKUKUNDAKİ KARŞILIĞI 2

3) Saldırı ile savunma düzeyinin orantılı olması gerekmektedir. Yani örneğin yumruk atan bir birey bu müdahale karşısında bıçaklandığında meşru müdafaa durumu kapsamından çıkılacaktır ve ceza verilmesi muhtemel hale gelecektir. Saldırı ile savunulan meşru müdafaa düzeyi denk olmalı ve belirli bir orantı içerisinde gerçekleştirilmelidir. Saldırıyı bertaraf edecek düzeyde bir meşru müdafaa durumu hukuk tarafından tanınan durumdur. Savuma fiili saldırı fiilinden daha büyük etki eden bir duruma sebebiyet verirse meşru müdafaa koşulları sağlanmamış olacaktır.

Gerçekleştirilen saldırı fiili ve bireyin kendini savunması arasındaki orantıyı belirlemek için kullanılan araç ve gereçlere bakılmaktadır. Yukarıda verilen örnekte olduğu gibi yumruk ile gerçekleşen saldırıyı bıçak ile uzaklaştırmanız meşru müdafaa koşullarını bozacaktır. Gerçekleşen fiillerde kullanılan araç ve gereçlerin denk olması meşru müdafaa koşulları için çok önemlidir. Türk Hukukunda mal için meşru müdafaa durumunun gerçekleşmesi için de bu oran orantı mutlaka aranmaktadır.

4) Haksız saldırı fiilinin gerçekleşmesi, meşru müdafaa şartlarından başlıcası olarak söz edilebilir. Meşru müdafaa durumundan yararlanmak için mutlaka kişilere, mallara gerçekleşen bir saldırı fiili olması gerekmektedir. Saldırı durumu ile meşru müdafaa durumunun zamanı denk olmalıdır. Yani saldırı durumu tamamlandıktan sonra eğer karşı bir müdafaa gerçekleştirilirse, bu durum meşru müdafaa kapsamı içerisinde değerlendirilmemektedir. Ancak saldırı gerçekleşmiş ve tekrar gerçekleşme durumu sabit ise bu durumda meşru müdafaa gerçekleşebilir. Saldırı fiili aslında maddi ve nesnel bir saldırı olarak ifade edilmektedir. Yani şiddet somut bir şekilde gerçekleşmiş olmalıdır. Sözlü hakaret, küfür gibi soyut ifadelerde bireye meşru müdafaa hakkı tanınmamaktadır. Saldırı fiilinin bir diğer ifadesi de hak ihlalini kapsamasıdır. Bu hakkın ihlali gerçekleştiğinde meşru müdafaa gerçekleşebilir. Yani saldırının ağır ve yoğun şiddetle olması zorunlu bir hal değildir. Hukuka aykırı olarak gerçekleşen kişilerin mal güvenlikleri, konut dokunulmazlıkları gibi mal saldırılarına da meşru müdafaa da bulunulabilir.

5) Savunma fiilinin mutlaka saldırıyı gerçekleştiren bireye yönelik olması gerekmektedir. Toplu bir ortamda böyle bir saldırı gerçekleşirse, birey kendisine yönelik gerçekleşen saldırıyı, ona karşı saldırıyı gerçekleştirene yönelik savunmalıdır. Diğer kişilere karşı direnç göstermesi ve onlara saldırması, meşru müdafaa kapsamında değerlendirmez ve meydana getirdiği neticeden sorumlu tutulabilir. Bir tartışma sırasında saldırgan şahsın kendisine karşı bir savunma gerçekleştirmek yerine saldırganın çocuğuna karşı bir savunma gerçekleştirilirse bu durumdan meşru müdafaa hakkını kullandığını düşünen kişi sorumlu tutulacaktır. Ancak hata olarak 3. Kişilere karşı meşru müdafaa gerçekleşirse bu durumda haktan faydalanmak mümkündür. Hata gerçekleşirken kusur bulunmaması durumunda meşru müdafaadan faydalanabilmek mümkün olacaktır. Mal güvenliğini korumaya yönelik savunmalarda da mutlaka meşru müdafaanın saldırı fiilini gerçekleştirene yönelik olması gerekmektedir.

0 Shares:
Bir yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hukuka Giriş, istenmeyen yorumlar için Akismet eklentisini kullanıyor. Yorum verinizin nasıl işlendiğini öğrenin.

You May Also Like
TÜRK CEZA KANUNUNDA BİLİŞİM SİSTEMLERİNE GİRME SUÇU
Devamını Gör

TÜRK CEZA KANUNU’NDA BİLİŞİM SİSTEMLERİNE GİRME SUÇU

Bilişim teknolojileri ile beraber internet ortamının gelişimi son dönemde oldukça hızlı bir şekilde ivmelenmiştir. Teknoloji sürekli olarak gelişmekte, bu gelişim toplumun güncel yapısını ve genel işleyişini sürekli olarak değiştirmektedir. Bilişim sistemlerinin bu denli ileri gelişmiş olması teknik olarak bazı sorunlara yol açabilmektedir. Bireylerin yasal olmadan, şahısların, kurumların, kamu dairelerinin sistemlerine izinsiz girmeleri, Türk Hukukunda suç unsuru oluşturduğundan cezalandırılmaktadır.
Devamını Gör
TIBBIİ MÜDAHALEDE RIZANIN CEZA HUKUKU AÇISINDAN İNCELENMESİ
Devamını Gör

TIBBİ MÜDAHALEDE RIZANIN CEZA HUKUKU AÇISINDAN İNCELENMESİ

Tıbbi müdahaleye rızanın ceza hukuku açısından incelenmesi güncel hukuki çabalardan biridir. Tıbbi müdahale kavramı esas olarak, kişinin fiziksel ve psikolojik hastalığına tıp mesleğinde yetkinliği bulunan bireylerin icra ettiği faaliyet olarak nitelendirilebilir. Tıbbi müdahalenin gerçekleştirilmesi için belirli şartların taşınması gerekmektedir
Devamını Gör