Tıbbi müdahaleye rızanın ceza hukuku açısından incelenmesi güncel hukuki çabalardan biridir. Tıbbi müdahale kavramı esas olarak, kişinin fiziksel ve psikolojik hastalığına tıp mesleğinde yetkinliği bulunan bireylerin icra ettiği faaliyet olarak nitelendirilebilir. Tıbbi müdahalenin gerçekleştirilmesi için belirli şartların taşınması gerekmektedir:

  • Tıp fakültesi mezunu olmak ve diplomaya sahip olmak,
  • Kanunen öngörülmüş amaca yönelik tıbbi müdahalenin gerçekleştirilmesi,
  • Tıbbi müdahalenin bilimin esaslarına göre genel kurallara uygun olarak gerçekleştirilmesi,
  • En önemli unsurlardan bir tanesi de müdahaleye ihtiyaç duyan bireyin tıbbi müdahaleye rıza göstermesidir.

Tıbbi müdahalenin yasal anlamda gerçekleşebilmesi için bu temel şartların sağlanmış olması gerekmektedir. Bu şartların sağlanmaması halinde ortaya bazı ihlaller çıkacaktır. Tıbbi müdahale ile ihlal edilen bazı kişilik hakları bulunmaktadır. Konu ile ilgili bir diğer temel hak ise yaşama hakkıdır. İnsanın doğuştan sahip olduğu yaşama hakkı bütün hakların üzerinde bir konumda yer almaktadır. Sağlık hakkı da tıbbi müdahale ile ihlal edilebilecek haklardan bir tanesidir. Sağlık hakkı önemli bir kişilik haklarından biridir. İnsan yaşamına bedensel ve ruhsal anlamda zarar vermek, onu tehlikeye düşürmek önemli bir temel hak olan sağlık hakkını ihlal eden bir durum olacaktır.

Rıza Kavramının Türk Hukukundaki Yeri

Gerçekleşen bir fiilin, yani oluşan suç unsurunun hukuka aykırılığını ortadan kaldıran en temel durum, mağdurun gerçekleşen fillin içerisindeki rızasıdır. Rızanın hukuk içinde geçerliliği olabilmesi içinde belirli şartları taşıması gerekmektedir. Rızaya ehliyetin olması en önemli şartlardan biridir. Fiille ilgili gerçekleşen rızada hak sahibi fiilin içerisinde rıza gösterebilecek olan tek kişidir. Bu kişi rıza gösterebilmesi için anlama, karar verme ve bunu ifade edebilme yetkinliğine sahip olabilmelidir. Türk hukukunda akıl hastalığı bulunanlar, sağırlar, dilsizler ve belirli oranda özrü bulunanlar yukarıda belirtmiş olduğumuz anlama, dinleme ve ifade edebilme yetkinliğine sahip olamadıkları için vermiş oldukları rıza oluşan suç fiilinin hukuka aykırılık unsurunu ortadan kaldırmayacaktır. Yani bu özelliklere sahip bireylerin vermiş oldukları rızalar, suç unsurunu ortadan kaldırmayacaktır.

Hastanın Rızasının Alınmamasının Cezai Yaptırımı

Doktorlar tıbbi müdahaleye ihtiyaç duyan hastalara tıbbi müdahale gerçekleştirirken hastanın rızasını almak durumundadır. Hastanın rızasının alınmasının cezai yönü fiile göre çeşitlenmektedir. Kanuni anlamda bu durum bir gerekliliktir. Rıza alınmadan gerçekleştirilen tıbbi müdahaleler hastanın kişilik haklarını ihlal edecektir ve kanuni anlamda yaptırımları olacaktır. Bu müdahaleler olağan dışı gerçekleşen durumlarda gerçekleştiği takdirde, tıbbi müdahalede hastanın rızası alınmayabilir. Örneğin ağır kaza, kalp kriz, hastanın kendini ifade edemeyeceği, rıza gösterebilecek sağlık durumunun olmaması halinde hastanın rızası alınmayabilir. Bu durum hastanın kişilik haklarını ihlal etmez ve bu durumlarda gerçekleşecek müdahalelerde ortaya çıkan olumsuz durumlarda hekimler herhangi bir yaptırım ile karşı karşıya kalmayacaktır. Hastanın rızasının alınmamasının cezai yönü Hasta Hakları Yönetmeliğinin ilgili maddelerinde açık olarak ifade edilmiştir.

Tıbbi Müdahalenin Hukuka Uygunluk Şartları

Tıbbi müdahalenin hukuka uygun şekilde yapılmasının temek şartı diplomalı bir tıp doktorunun müdahalede bulunmasıdır. Tıbbi müdahalenin hukuka uygunluk şartları kanunen belirlenmiştir. Bir diğer husus ise Türk Tabipler Birliği olarak adlandırılan meslek odasına kayıt olunması gerekmektedir. Hekimliğin gerçekleşmesinin önünde herhangi bir engel bulunmaması gerekmektedir. Diğer bir ifade ile meslekten tamamen ya da geçici bir süre ile uzaklaştırılan, diploması askıya alınan hekimler bu süre zarfında tıbbi müdahalede bulunamazlar. Tıbbi müdahalede önemli kavramlar olarak teşhis ve tedavi gösterilebilir. Bir hastalığın varlığını öngörmek ve bunu tespit etmek teşhis olarak ifade edilirken, tedavi ise bu teşhisin iyileştirilmesine yönelik gerçekleştirilen her türlü çabayı ifade etmektedir. Tıbbi müdahale içerisinde bu kavramlar mutlak bulunması gereken kavramlardır. Hukuka uygunluğun sağlanabilmesi için teşhis ve tedavinin doğru yapılıyor olması gerekmektedir. Hastanın maruz kalmış olduğu teşhis ve tedavi yanlış yapılmış ya da yanlış yapılıyor ise bu durum hastayı mağdur edecektir ve bu mağduriyetin de her türlü hukuki hak arama yolu açıktır. Tedavi yöntemlerinde tıp biliminin esas aldığı yöntemler ve işleyişler kullanılmalıdır. Bunun dışında uygulanan, bilimsel geçerliliği olmayan, tıbben kabul edilmeyen, tam olarak deneylenmemiş yöntemlerin kullanılması hukuki uygunluk şartlarının dışında gelişecek bir davranış olacaktır. Hastalar asla bir kobay değildir. Ancak bazı olağan dışı gelişen durumlarda gönüllü olarak tedavi ya da aşı yöntemlerinde insanlar kullanılabilir. Burada esas olan durum bireyin rızasının alınmasıdır. Rızanın alınması müdahaleyi hukuka uygun hale getirecektir.

0 Shares:
Bir yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hukuka Giriş, istenmeyen yorumlar için Akismet eklentisini kullanıyor. Yorum verinizin nasıl işlendiğini öğrenin.

You May Also Like
TÜRK CEZA KANUNUNDA BİLİŞİM SİSTEMLERİNE GİRME SUÇU
Devamını Gör

TÜRK CEZA KANUNU’NDA BİLİŞİM SİSTEMLERİNE GİRME SUÇU

Bilişim teknolojileri ile beraber internet ortamının gelişimi son dönemde oldukça hızlı bir şekilde ivmelenmiştir. Teknoloji sürekli olarak gelişmekte, bu gelişim toplumun güncel yapısını ve genel işleyişini sürekli olarak değiştirmektedir. Bilişim sistemlerinin bu denli ileri gelişmiş olması teknik olarak bazı sorunlara yol açabilmektedir. Bireylerin yasal olmadan, şahısların, kurumların, kamu dairelerinin sistemlerine izinsiz girmeleri, Türk Hukukunda suç unsuru oluşturduğundan cezalandırılmaktadır.
Devamını Gör
MEŞRU MÜDAFAA'NIN TÜRK HUKUKUNDAKİ KARŞILIĞI
Devamını Gör

MEŞRU MÜDAFAA’NIN TÜRK HUKUKUNDAKİ YERİ

Meşru müdafaa kavramı hukuk sistemlerinin kurulduğu günden beri hayatımızda var olan bir kavramdır. Meşru müdafaa temel olarak haksız bir saldırının, kolluk güçlerinin müdahalesinin olmadığı zaman diliminde şahsi olarak bertaraf edilmesidir. Meşru müdafaa kanun tarafından bireylere verilmiş olan bir haktır. Meşru müdafaanın Türk Hukukundaki karşılığı Türk Ceza Kanununun 25. Maddesinin açık bentlerinde yer alan meşru müdafaa maddeleri, kişilerin hem kendisine karşı hem de diğer kişilere karşı gerçekleşecek olan haksız ve hukuksuz saldırı ve tecavüzleri engellemek ve ortadan kaldırmak amacıyla gerçekleştirmiş olduğu eylemden suçlu bulunmamasını amaçlamaktadır. Yani kişiler hem kendilerini hem de diğer kişileri koruma amacıyla bir fiil gerçekleştirebilirler. Bu usul ve esaslar Roma Hukukundan beri hayatımızda varlığını sürdürmektedir.
Devamını Gör