İnsanlar çeşitli sebeplerden dolayı kaybolabilir, kendilerinden uzunca bir süre haber alınamayabilir. Bazen de toplum tarafından kabul edilmediğini düşünen insanlar bir anda izlerini silmek istercesine ortadan kaybolmayı ‘tercih’ edebilir. Borçlarından kurtulmak isteyenler, işledikleri suç sebebiyle ortadan yok olmak isteyenler, yaşadıkları hayattan bunalanlar gibi birçok sebeple kaybolanlar ülkemizde ve dünyada oldukça yaygındır.

Bazen de kişinin ortadan kayboluşu öyle şartlar içerinde gerçekleşir ki onun hayatta mı yoksa ölü mü olduğu konusunda kuşku duyulur. Kişinin cesedi bulunmadığı için öldü kabul edilemeyen fakat kaybolduğu durumun ölüm sonucu doğurduğu ihtimalinin yüksek olduğu durumlar hukuk düzeni gereği bakımından sorun teşkil eder. Kişinin mal varlığı hakları, varsa evliliği, miras durumu askıda kaldığı için bütün hukuk düzenleri bu belirsizliği ortadan kaldırmak için farklı yöntem uygular. Türk Medeni Kanunu da büyük ölüm tehlikesi içinde kaybolmuş ya da kendisinden uzun süre haber alınamamış kişinin ölümü yüksek ihtimal olduğundan dolayı kaybolan kişinin kişiliğine gaiplik kararı ile son verir. Hakkında gaiplik kararı verilen kişi “durumu bilinmeyen”, “yitik”, “kaybolan” anlamına gelmektedir. Hâkimin kişi hakkında gaiplik kararı vermesi için Türk Medeni Kanunu’ muz bazı şartlar aramıştır.

Bunlar:

1.Ölüm tehlikesi içinde kaybolma: Ölümü yaşamasından daha muhtemel nitelikteki tehlike içerisinde olmaktır. Örneğin patlayan bir uçakta olmak, deniz kazasında kaybolmak, depremde enkaz altındayken bulunamamak gibi. Bu olayların gaiplik teşkil etmesi için bahsedilen kazalardan kurtulanların olması gerekir aksi takdirde gaiplik kararı verilmeyip ölüme kesin gözle bakılabilir.

Ya da;

2.Uzun süreden beri haber alınamama: Uzun süreden beri haber alamamadan kasıt; kişinin yaşadığından emin olamamaktır. Başkasından gelen haberler de kişinin yaşadığına dair kanıt oluşturduğundan dolayı kendisinden haber alınamayan kişinin iletişim halinde olması gerekmez.

3.Süre: Ölüm tehlikesi içinde kaybolan bir kişi hakkında gaiplik kararının çıkarılması için gereken süre bir yıldır. Uzun süreden haber alınamama durumunda ise son haber alma tarihinden itibaren beş yıldır.

4.İlgililerin talepte bulunması: Bir kimse hakkında gaiplik kararı verilmesi için ilgililerin talepte bulunması gerekir zira hâkim gaiplik kararına re ’sen (kendiliğinden) karar veremez. Talepte bulunan kişiler TMK 32. maddede göre “hakları bu ölüme bağlı olan kimseler” olarak geçer. “Hâkim, kaybolanın gaipliğine karar verilmesini isteyen kişinin hakları ölüme bağlı kimselerden olup olmadığını takdir ederken gaipliğe karar verilmesini isteyen ilgili ile kaybolanın menfaatini dengede tutarak bir karar vermelidir” (Akipek / Akıntürk / Ateş, s. 256). Hakları ölüme bağlı olan kimselere ölenin eşi, kanuni ve atanmış mirasçıları, gaip ile birlikte mirasçı olanlar, eşyası üzerinde gaip lehine sınırlı ayni hak kurulmuş kişi, vasiyeti yerine getirme görevlisi, hayat sigortası lehtarı, şartları dâhilinde vakıflar, son yasal mirasçı olarak devlet, gaibin alacaklıları ve vasi girer.

İlgili Mahkeme

Gaiplik kararı vermeye yetkili mahkemelerin hangileri olduğu TMK 32.maddede sınırlandırılmıştır. Kanun koyucuya göre gaiplik kararı, hakkında gaiplik kararı verilecek kişinin Türkiye’deki son yerleşim yeri mahkemesinden istenir. Kişi Türkiye’ye hiç yerleşmemişse nüfusa kayıtlı olduğu yerin mahkemesine başvurulur. Böyle bir kayıt da yoksa anne veya babasının kayıtlı bulunduğu yer mahkemesine başvurulur. Görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesidir. TMK 588. maddesi uyarınca gaibin mirasının devlete geçmesi istemli davalarda görevli mahkeme ise asliye hukuk mahkemesidir.

gaiplik nedir kararı nasıl alınır
Gaiplik kararı nedir? Nasıl aldırılır?

İlan

Bir kimsenin uzunca bir süre ortadan veya ölüm tehlikesi içinde kaybolması, kanuna göre gerekli sürenin geçmesi ve yakınlarının gaiplik kararı için mahkemeye başvurması o kişi hakkında gaiplik kararı verilmesi için yeterli görülmemektedir. Hâkimin bir de ilân yoluna başvurması gerek görülmüştür. İlânın amacı kişi hakkında bilgisi olan kimselerin durumdan haberdar olması ve mahkemeye başvurmalarını sağlamaktır (TMK 33/2). İlân yolu ile yaşıyor olma olasılığına karşı gaibin de durumdan haberdar olma amacı güdülmektedir. Hâkim, gaip hakkında bir süre belirleyerek en az iki defa ilân yapar. İlk ilân tarihinden itibaren en az altı ay beklenmesi gerekir. İlânın nasıl yapılacağı kanunla gösterilmediğinden hâkim isterse Resmi Gazete aracılığıyla isterse de ulusal gazeteler veya duyuru ile yapabilir.

İlân sonucunda gaip bizzat çıkıp gelebilir, gaibin öldüğü tarih kesinleşebilir, gaibin yaşadığı anlaşılabilir ya da gaibin yaşadığı veya öldüğüne ilişkin bilgi edinilemez yani ilân semeresiz kalır. İlânın semeresiz kaldığı durumda gaipliğe karar verilir, 10 gün içinde o yerin nüfus müdürlüğüne bildirilir ve nüfus müdürlüğü ölüm kararını kütüğe tesciller. Bu karar geçmişe etkili olur. Gaiplik kararı ile gaibin mal varlığı mirasçılarına geçer. Kimlerin mirası alacağı gaiplik kararı tarihine göre değil, kendisinden son haber alınan tarihten itibaren belirlenir.

0 Shares:
Bir yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hukuka Giriş, istenmeyen yorumlar için Akismet eklentisini kullanıyor. Yorum verinizin nasıl işlendiğini öğrenin.

You May Also Like
ALDATMA, ALDATILAN EŞİN YASAL DELİLLERİ TOPLAMA YOLLARI VE HUKUKİ HAKLARI
Devamını Gör

ALDATMA, ALDATILAN EŞİN YASAL DELİLLERİ TOPLAMA YOLLARI VE HUKUKİ HAKLARI

Boşanma, eşler hayattayken, kanunda öngörülmüş olan bir sebebe dayanarak, eşlerden birinin açacağı dava sonucunda evlilik birliğine hâkim kararı ile son verilmesi olarak tanımlanır. Türk Medeni Kanunu boşanma davası açma hakkını her iki eşe de eşit tanınmıştır. Boşanmanın özel sebeplerinden olan aldatma, Medeni Kanunun 161.maddesinde “kusura dayalı, mutlak ve özel bir boşanma sebebidir” olarak tanımlanmıştır
Devamını Gör
TÜRKİYE’DE YOKSULLUK NAFAKASI VE ÖDENMEDİĞİ TAKDİRDE YAPTIRIMLARI
Devamını Gör

TÜRKİYE’DE YOKSULLUK NAFAKASI VE ÖDENMEDİĞİ TAKDİRDE YAPTIRIMLARI

Nafaka isteyen eş çalışma gücünden yoksunsa ve ne bir mirası ne de başka geliri yoksa yoksulluk nafakası alabilir. Talepte bulunanın belli bir meslek sahibi olduğunun öğrenilmesi, yoksulluğunu ortadan kaldıracak şekilde iş bulma olanağı bulunmasına rağmen çalışmayı reddettiğinin anlaşılması halinde, bu durum TMK md.2 uyarınca dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığından lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmemelidir.
Devamını Gör